Aslında herkesin uzun uzun yazacağı konular hakkında görüş bildirme taraftarı değilim ama Vodafone'un Avrupa'da ki onca haberini yayınlayıp, bunu yazmamak olmaz diye düşündüm.



Dünyanın en büyük mobil operatörlerinden birinin, ülkemize bir oyuncu olarak katılması herşeyden önce gurur verici. Ne olursa olsun 4.5 milyar$'lık bu satışı bir başarı olarak adlandırmak ve bu başarıyı da öncelikle Turkcell'e, Telsim'e ve Avea'ya borçlu olduğumuzu söylemek gerek. Voda'nın kafasında ki tek sebep, ülke nüfusunun 70 milyon ve yaş ortalamasının çok genç olması olamaz. Mevcut operatörler daha önceden kimsenin aklında olmayan cep telefonu bilinmezini, tüketici ihtiyaçları arasinda ilk sıralara yerleştirdi. Olmayan bir ihtiyaçın talebini yaratmak ve sonradan bu talebe yeni yeni servisler, ürünler eklemek, pazarlamak kolay olmasa gerek.



Bu saatten sonrada pazarda ki rekabetin iyice artacağı ve bu tam rekabet piyasasında kazananın müşteri olacağını tahmin etmek zor değil. Fakat ben rekabetin bazı temel konular haricinde(altyapı, kapsama alanı, roaming...vs) katma değerli servisler konusunda yaşanacağını düşünüyorum.  En yaratıcı fikirler, en kaliteli hizmetler  bu saatten sonra olacak.



Geçen gün bir araştırmada(MediaCat) Türk halkının marka bağlılığı seviyesinin çok düşük olduğu ama pazara giren yeni markalara da sıcak bakılmadığı belirtiliyordu.

Vodafone Türkiye'de tutarmanın cevabını kimse veremez ama tahminler yürütmek, hayali senaryolar çizmek serbest. Avrupa'da ki her start-up'ta yaptığı gibi burada da hi-end cihazları 2-3$'a verirse, yanında ucuz tarifler uygularsa, birde müşterisine kurumsal, kaliteli adam imajını hediye ederse, number portability'nin de desteği ile VodaFone ModaFone olur...



Ama bir de Voda'nın Japonya mağlubiyeti var. Ele geçiremedikleri tek pazar orası. Unutmamak gerek!